Kötü Muamele Yasağı ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlali İddiasına İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı – Tahir Nurmetov Başvurusu

Başvuru, sınır dışı edilme kararı nedeniyle kötü muamele yasağı ile aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. Başvurucu, ülkesinde dini inancı nedeniyle zulüm gördüğünü, geri gönderilmesi hâlinde terörist muamelesi göreceğini ve kötü muameleye maruz kalacağını belirtmiştir. Ayrıca, eşi ve iki çocuğu hakkında sınır dışı kararı olmadığını, geri gönderilirse ailesinden ayrılmak zorunda kalacağını ve aile bütünlüğünün zarar göreceğini ileri sürmüştür.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

TAHİR NURMETOV BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/22672)

Karar Tarihi: 12/3/2025

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağı ile aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/8/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Bölüm tarafından 25/8/2020 tarihinde Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 73. maddesi uyarınca sınır dışı etme işleminin tedbiren durdurulmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, 1985 doğumlu bir erkektir ve Özbekistan Cumhuriyeti (Özbekistan) vatandaşıdır.

7. Başvurucu 9/2/2015 tarihinde Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Türkiye’ye giriş yapmıştır. 26/11/2019 tarihinde İstanbul Havalimanı’nda yapılan denetim sırasında başvurucunun durumundan şüphelenen polisler başvurucudan kimlik göstermesini istemiştir. Olaya ilişkin olarak düzenlenen tutanağa göre başvurucu; Türkçe bildiğini, pasaportunun yanında olmadığını fakat telefonunda pasaportunun fotoğrafı olduğunu söylemiştir. Polis yaptığı kontrol sonucunda başvurucunun ülkede yasal olarak kalabilmesi için bir belgesi olmadığını, vize ihlali yaptığını tespit etmiştir. Başvurucunun ifadesi havalimanındaki polis merkezinde şüpheli sıfatıyla alınmıştır. Başvurucunun beyanı şöyledir:

“Benim kimliğim ile ilgili vermiş olduğum bilgiler doğrudur ve bana aittir. Ben aslen Özbekistan soy ve uyrukluyum. Kimlik bilgilerimi gösterir pasaportum şuan yanımda yoktur. Ben çalışmak amacı ile kendime ait Özbekistan pasaportu ile 2015 tarihinde yasal yollardan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanından Türkiye’ye giriş yaptım. Bu zamana kadar İstanbul ilinde kaldım, burada kaldığım zaman diliminde herhangi bir suça karışmadım. İkamet başvurusunda bulunmadım, ikametim yoktur. Bugünde bir yakınımı karşılamak üzere havalimanına geldim ancak vize ihlalinde bulunduğum tespit edildi. Benim konu hakkında söyleyeceklerim bundan ibarettir.”

8. Adli işlemlerin tamamlanmasının ardından başvurucu, İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğüne gönderilmiştir. 28/11/2019 tarihinde İstanbul Valiliği başvurucu hakkında 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi (vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar) uyarınca sınır dışı etme kararı almıştır.

9. Başvurucunun sınır dışı etme kararının iptali amacıyla açtığı dava İstanbul 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) görülmüştür. Başvurucu; dava dilekçesinde din özgürlüğü konusundaki kısıtlamalara uymayanlara ülkesinde zulmedildiğini, kendisinin de İslami hassasiyetleri olduğunu, namaz kılıp Kur’an-ı Kerim’i öğrenmesi üzerine ülkesinde hedef hâline geldiğini, soyut itham ve baskılara maruz bırakıldığını, kendisi ile benzer durumdaki birçok arkadaşının hukuksuz şekilde alıkonulup ülkeden çıkışına izin verilmediğini gördükten sonra ülkesini terk ederek Türkiye’ye geldiğini, Türkiye’de evlendiğini ve iki çocuğu olduğunu belirterek ülkesini terk ettikten sonra da yetkililerin kendisini rahat bırakmayıp hakkında arama/yakalama kararı çıkardığını, bu nedenle Türkiye’ye geldikten bir süre sonra kaybettiği pasaportunu çıkarmak için Özbekistan Konsolosluğuna müracaat edemediğini, ülkesine geri gönderilmesi durumunda kötü muameleye maruz kalacağını ileri sürmüştür.

10. Başvurucu, hakkında çıkarıldığını iddia ettiği arama/yakalama kararının noter onaylı tercümesini dava dilekçesine eklemiştir. Tercümeye bakıldığında söz konusu belgenin 11/8/2017 tarihinde Çerçik Şehri İçişleri Soruşturma Bölümü başsoruşturmacısı tarafından düzenlendiği, belgede başvurucu ve teyzesine dinî aşırıcılık, bölücülük, tutucu cemaat kurma gibi isnatlarda bulunulduğu, başvurucunun bu suçlara devam etmek için 2014 Mart ayında Türkiye’ye geldiğinin ve hâlâ kaçak durumda olduğunun belirtildiği görülmüştür. Başvurucu, söz konusu belgeyi sunarken ne şekilde ve ne zaman elde ettiği, belgenin dayanağı olan soruşturmanın içeriği ve sonucu hakkında herhangi bir bilgi vermemiştir.

11. İdare Mahkemesi 9/7/2020 tarihinde davayı kesin olarak reddetmiştir. Ret kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

“…

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, Özbekistan vatandaşı davacının 9/2/2015 tarihinde Sabiha Gökçen Havalimanından ülkemize giriş yaptığı, ikamet izin talebinde bulunmadığı, giriş yaptığı tarihten işlem tarihine kadar yasal dayanağı bulunmaksızın ülkemizde kaldığı, davacının vize ihlaline düştüğü sabit olduğundan dava konusu sınır dışı işleminde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucunavarılmıştır.

Öte yandan davacının ülkesinde işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı cezaya veya muameleye tabi tutulacağına dair 6458 sayılı Kanun’un 55. maddesi kapsamındaki hususlara ilişkin ciddi emare oluşturacak bilgilerin ve bu hususa dair inandırıcı ve somut delillerin sunulmaması sebebiyle iddiadan öteye geçmeyen davacının geri gönderilemezlik iddialarına itibar edilememiştir.

…”

12. Bu karar başvurucuya 2/8/2020 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 12/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. 6458 sayılı Kanun’un “Sınır dışı etme kararı alınacaklar” başlıklı 54. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Aşağıda sayılan yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:

e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler

…”

14. Diğer ilgili hukuk için bkz. Masoud Talebı[2. B.], B. No: 2023/26088, 19/3/2024, §§ 30-34.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Anayasa Mahkemesinin 12/3/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

16. Anayasa Mahkemesi tarafından adli yardım talebinin kabul edilebilmesi için gerekli şartlar Mehmet Şerif Ay ([2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 23) kararında, yabancıların adli yardım talepleri konusunda benimsenen ilkeler ise Nadali Aghelı Kohne Shahrı ([1. B.], B. No: 2014/12633, 9/9/2015, §§ 17, 18) kararında yer almaktadır. Anılan ilkelere göre adli yardım için gerekli şartlar mevcutsa karşılıklılık şartı gerçekleşmese bile yabancının adli yardım talebi kabul edilmelidir. Somut başvuruda yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

17. Başvurucu; ülkesinde İslam dininin gereklerine uygun yaşamak isteyenlerin zulüm gördüğünü, bu nedenle ülkesini terk ettiğini fakat hakkında arama/yakalama çıkarıldığını, İdare Mahkemesinin iddialarını değerlendirmediğini, ülkesine geri gönderildiği takdirde terörist muamelesi göreceğini, özgürlüğünün kısıtlanacağını, kötü muameleye maruz kalacağını iddia etmiştir.

18. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında düzenlenen sınır dışı etme kararından bahsedilerek Anayasa Mahkemesinin daha önce benzer olaylarda belirlediği kriterleri dikkate alması gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, başvuru formunda belirttiği iddialarını yinelemiştir.

2. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

21. Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet etmeleri ve ülkeden çıkarılmaları, uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere devletin egemenlik yetkisi kapsamındadır (birçok karar arasından bkz. A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941,1/3/2017, § 54).

22. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında kötü muamele yasağı güvence altına alınmıştır. Bu yasakla ilgili herhangi bir istisna da kabul edilmemiştir. “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” kenar başlıklı 15. maddede ise savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde de savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı ifade edilmiştir. Kötü muamele yasağının mutlak niteliğini ortaya koyan sözü edilen düzenlemelere göre bir yabancının sınır dışı edileceği ülkede Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçelerin gösterildiği hâllerde yabancının sınır dışı edilmesi kötü muamele yasağını ihlal edebilir zira böyle bir durumda yabancının kötü muamele riskiyle karşıya kalması devletin tutumunun doğrudan bir sonucudur. Dolayısıyla devlet bu hâllerde yabancıyı o ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğü altındadır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. A.A. ve A.A., §§ 55, 56; Masoud Talebı, § 64). Bu yükümlülük, yabancıların riskin bulunduğu ülkeye dolaylı olarak gönderilmemelerini de kapsamaktadır (A.D. [1. B.], B. No: 2014/19506, 3/4/2019, § 55).

23. Sınır dışı edilmesi hâlinde kötü muameleye uğrayacağını iddia eden yabancı, ilke olarak, sınır dışı edileceği ülkede kötü muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı nedenler bulunduğunu kanıtlayabilecek delilleri idari merciler ile yargı mercilerine sunmalıdır. Bu doğrultuda yabancı, sınır dışı edileceğiülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı ve varsa bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri ibraz etmelidir (A.A. ve A.A., § 68).

24. Yabancı; etnik kökenleri, dinî inançları, siyasi görüşleri ya da belirli bir gruba mensubiyetleri gibi nedenlerle sınır dışı edileceği ülkedeki kamu makamlarının kişilere sistematik olarak kötü muamelede bulunduklarını iddia ediyor ise uygulamanın varlığı ile risk altında olduğu iddia edilen gruba mensup olduğuna inanılması için ciddi nedenler bulunduğunu ortaya koymalıdır. Geri gönderileceği ülkedeki riskin kamu görevlisi olmayan kişi veya gruplardan kaynaklandığını ileri süren yabancı, hem riskin gerçekliğini hem de söz konusu ülkenin kamu makamlarının bu riski ortadan kaldırmak konusunda yeterli korumayı sağlamakta yetersiz kalacaklarını kanıtlamalıdır. Bununla birlikte yabancı, sınır dışı edileceği ülkede uzun süredir devam eden genel siyasi istikrarsızlık ya da ülkenin tamamına yayılmış iç karışıklık nedeniyle kötü muameleye maruz kalacağını ileri sürmüşse anılan ülkenin genel koşullarının nesnel olarak kötü muamele yasağına aykırılık oluşturmayacağı idari ve yargısal makamlar tarafından ortaya konulmalıdır (A.A. ve A.A., §§ 66-69).

25. İspat külfetinin başvurucuya ait olduğu ve bu külfetten doğan yükümlülüğün yerine getirildiği hâllerde idari ve yargı mercileri gerçek bir riskin varlığı konusunda titiz bir inceleme yapmalıdır. Bu inceleme yapılırken yabancının sınır dışı edilmesinin öngörülebilir sonuçları, yabancının sınır dışı edileceği ülkenin genel durumu, yabancının kişisel durumu ve uğranılacağı iddia edilen muamelenin kötü muamele yasağı için aranan asgari ağırlık eşiğine ulaşıp ulaşmadığı dikkate alınmalıdır. Riskin varlığı araştırılırken ulusal veya uluslararası kurum ve kuruluşların düzenledikleri raporlardan ya da somut olay hakkında bilgi edinilmesini sağlayacak başka kaynaklardan yararlanılması mümkündür (A.A. ve A.A.,§§ 62-64).

26. Gerçek riskin varlığıyla ilgili değerlendirmede kural olarak sınır dışı kararının verildiği tarihteki koşullar dikkate alınmalıdır ancak yapılacak değerlendirmenin sonucunu doğrudan etkileyecek önemli gelişmeler de gözönünde tutulmalıdır (A.A. ve A.A., § 70).

27. Sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan ve başvurucunun sınır dışı edileceği ülkede Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçelerin gösterildiği bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesinin rolü, kural olarak başvurucuyu doğrudan veya dolaylı olarak kötü muamele riskiyle karşılaşacağı ülkeye gönderilmesine karşı koruyan etkili usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığını tespittir. Usul güvencelerinin sağlandığı durumlarda geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riskinin bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. A.A. ve A.A., § 71). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, somut olayın özel koşulları altında gerekli gördüğü hâllerde geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riski bulunup bulunmadığını istisnai olarak ilk elden kendisi de inceleyebilir (A.A. ve A.A., § 72).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

28. Kolluk tarafından 26/11/2019 tarihinde yapılan kontrol sırasında başvurucunun vize ihlali yaptığı anlaşılmış, bunun üzerine başvurucu hakkında sınır dışı etme kararı alınmıştır. Başvurucu, sınır dışı etme kararının iptali için açtığı davada ülkesine geri gönderildiği takdirde dinî yaşantısı nedeniyle kötü muameleye maruz kalacağını iddia etmiştir. Başvurucu, ülkesinde maruz kalacağı riski açıklarken özellikle hakkında çıkarılan arama/yakalama kararına vurgu yapmıştır (bkz. § 10). Başvurucuya göre bu belge, ülkesinin kamu makamlarının takibinde olduğunu, hakkında ceza soruşturması açıldığını göstermektedir. Anlatımları ve ortaya koyduğu deliller dikkate alındığında başvurucu, ülkesine sınır dışı edilmesi durumunda Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçeler sunmuştur. Bu durumda başvurucuya kötü muamele riskiyle karşılaşacağı ülkeye gönderilmesine karşı koruyan etkili usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığı incelenmelidir.

29. İdare Mahkemesi yaptığı yargılama sonunda başvurucunun geri gönderilmesi durumunda ülkesinde gerçek bir riske maruz kalmayacağını değerlendirmiştir. Ne var ki İdare Mahkemesinin gerekçesinde; nasıl bir değerlendirme sonucunda bu kanaate varıldığı, başvurucunun kişisel durumuna dair iddia ve açıklamaları gözetildiğinde menşe ülkede gerçek bir risk olmadığına ilişkin tespitin altında yatan sebep veya sebeplerin neler olduğu, başvurucunun iddialarına ve dayanak olarak gösterdiği delillere neden itibar edilmediği denetime imkân verecek şekilde ortaya konulmamıştır. Dolayısıyla başvurucuya kötü muamele riskiyle karşılaşacağı ülkeye gönderilmesine karşı koruyan etkili usul güvenceleri sağlanmamıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

31. Başvurucu; eşi ve iki çocuğu hakkında sınır dışı etme kararı alınmadığını, ülkesine geri gönderildiği takdirde bir daha onlarla görüşemeyeceğini, aile bütünlüğünün bozulacağını ileri sürmüştür.

32. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök [2. B.],B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

33. Başvurucu, iptal davası sürecinde ailesinin varlığından bahsetmiş ise de ülkesine geri gönderilmesi durumunda aile bütünlüğünün bozulacağına ilişkin bir şikâyet ileri sürmemiştir. Söz konusu ihlal iddiası yönünden usulüne uygun şekilde başvuru yollarının tüketilmediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi mümkün değildir.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

35. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

36. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa’nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

37. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

38. İhlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyleKABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 1. İdare Mahkemesine (E.2019/3237, K.2020/1158) GÖNDERİLMESİNE,

E. Sınır dışı etme kararıyla ilgili yargılama sonuçlanıncaya kadar başvurucunun SINIR DIŞI EDİLMEMESİNE,

F. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

G. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

H. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığı ile bilgi için İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

İnsan Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağının İhlaline İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı – Ahmet Yapici Ve Sinan Daniş Başvurusu

Başvuru, gözaltında bulunan şüphelilere yönelik fiziksel ve sözlü şiddet eylemleri ile bu olaylara ilişkin yürütülen ceza soruşturmasının yeterli ve etkili şekilde yapılmaması nedeniyle, insan onuruyla bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına dayanmaktadır.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

AHMET YAPİCİ VE SİNAN DANİŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/38714)

Karar Tarihi: 12/3/2025

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, gözaltında tutulan şüphelilerin fiziksel ve sözlü saldırıya uğraması ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisiz kalması nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucular, silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri iddiasıyla haklarında yürütülen bir ceza soruşturması kapsamında 17/12/2019-23/12/2019 tarihleri arasında gözaltında tutulmuş; ifadelerinin alınması sonrasında serbest bırakılmıştır. Başvurucu Sinan Daniş hakkında düzenlenen 22/12/2019 ve 23/12/2019 tarihli adli muayene raporlarında her iki avuç içinde alan üçten alan beşe kadar yeşil ve mavi renkli, beş altı gün öncesine ait olabilecek ekimozlardan bahsedilmiştir. Önceki adli muayene raporlarında herhangi bir fiziki bulgudan söz edilmemiştir. Ayrıca Sinan Daniş, serbest bırakılmasının ardından, 24/12/2019 tarihinde özel bir hastaneye başvurmuştur. Hastanede düzenlenen raporda her iki el içinde şişlik ve ödem olduğu belirtilmiştir. Başvurucu Ahmet Yapici hakkında tanzim edilen adli muayene raporlarında herhangi bir darp ve cebir izine rastlanmadığı açıklanmıştır.

3. Başvurucular 25/12/2019 tarihinde, gözaltındayken uğradıklarını iddia ettikleri kötü muameleler nedeniyle Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu Ahmet Yapici gözaltında bulunduğu süre içinde kolluk görevlilerinin böbreklerine ve karnına yumruk attıklarını, kalçasına sopa ile vurduklarını, hakaret edip tehdit ettiklerini ve adli muayene raporlarını baskıyla doktorlara tanzim ettirdiklerini belirtmiştir. Bununla birlikte başvurucu Ahmet Yapici, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında müdafii eşliğinde verdiği ifadelerinde böyle bir iddiada bulunmamıştır.Başvurucu Sinan Daniş ise hakarete uğradığını, tehdit edildiğini ve ellerine sopayla vurulduğunu belirtip kendisine şiddet uyguladığını belirttiği kolluk görevlisinin eşkâlini vermiştir. Ayrıca başvurucular, şikâyet dilekçelerinde olayların yaşandığı tarihteki karakol ve hastane kamera kayıtlarının dosyaya getirtilmesini, kimlik tespitlerinin yapılabilmesi için teşhis yaptırılmasını ve sağlık personelinin ifadesine başvurulmasını istemiştir.

4. Başsavcılık konuyla ilgili bir ceza soruşturması başlatıp gerekli tahkikatın yapılmasını kolluktan ve jandarma birimlerinden talep etmiştir. Ayrıca soruşturmada elde edilen karakol kamera görüntüleri üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırmıştır. Bilirkişi tarafından hazırlanan rapora göre sadece nezarethaneyi gösteren kamera kaydı incelenmiş, raporda herhangi bir arbede veya darp olayına rastlanmadığı belirtilmiştir. Başsavcılık kati rapor tanzimi ile başvurucu Sinan Daniş’in avuçlarındaki ekimozların sebebinin belirlenebilmesi için Adli Tıp Kurumunun ilgili biriminden rapor talep etmiştir. Konuyla ilgili olarak düzenlenen raporda başvurucu Sinan Daniş’in avuç içindeki ekimozların anlatımlarıyla uyumlu olduğu ve eline sopa vurulması ile gözaltındayken darbedilme sonucu gerçekleşebileceği gibi düşme, düşürülme ve kendi eylemleriyle de ortaya çıkabileceği, yaşamını tehlikeye sokan bir yaralanma olmadığı, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği belirtilmiştir. Başsavcılık, başvurucuların ifadelerini almış; kolluk görevlilerinin ifadesine başvurmamıştır. Başvurucular, Başsavcılık ifadelerinde suç duyurusu dilekçesinde belirttikleri hususlara benzer şekilde ifade vermiştir.

5. Başsavcılık, başvuruculara işkence ve hakaret edildiğine ilişkin olarak soyut iddia dışında delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucuların anılan karara itirazı sulh ceza hâkimliğince reddedilmiştir. Bu karar başvuruculara7/11/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.

6. Başvurucular 30/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvuru, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

A. Başvurucu Ahmet Yapici Yönünden

9. Başvurucu Ahmet Yapici gözaltında bulunduğu süre içinde kolluk görevlilerinin hakaret ve tehditlerine maruz kaldığını, böbreklerine ve karnına yumruk atıldığını, kalçasına sopayla vurulduğunu belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. İspat külfetinin devlete geçtiği durumlar söz konusu olmadığında kötü muameleye uğramaları nedeniyle mağdur olduklarını ileri süren kişiler, kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delilleri -haklı bir gerekçeleri olmadığı sürece- zamanında yetkili makamlara sunma konusunda özenli davranmakla yükümlüdür. Olgulara dayanmayan yetersiz açıklamalar, iddiaların deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu veya kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeler gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddianın savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemez. Kaldı ki iddialarını güçlü bir dayanakla birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirmemeleri hâlinde mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerinin söylenebilmesi mümkün değildir (Beyza Metin [1. B.], B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45-47).

11. Somut olayda başvurucu, gözaltındayken kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürmüştür. Buna rağmen yaşadığını iddia ettiği olaylardan sonra müdafii eşliğinde ifade veren başvurucunun bu aşamalarda iddia ettiği kötü muamele olayına ilişkin bir anlatımda bulunmadığı görülmüştür. Ayrıca başvurucunun serbest bırakıldıktan sonra adli muayene raporu almak için herhangi bir çaba göstermediği de anlaşılmıştır. Bu durumda herhangi bir kanıtla desteklenmeyen kötü muamele iddialarının savunulabilir olmadığı sonucuna varılmıştır.

12. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Başvurucu Sinan Daniş Yönünden

13. Başvurucu Sinan Daniş, gözaltında bulunduğu süreçte ellerine sopa ile vurulduğunu, kendisine hakaret edildiğini ve tehdide maruz kaldığını ileri sürerek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin, tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder. Kesin gerekli olduğu hâllerde bile güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).

16. Gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada bir yaralanma olayı meydana gelmişse bu olaya ilişkin olarak tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme yükümlülüğü yetkili makamlara aittir (S.D. [1. B.], B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek [1. B.], B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95). Bunun sebebi bu tür olaylarda gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgilerin çoğunlukla yetkili makamların erişiminde olmasıdır (Ferit Kurt ve diğerleri [2. B.], B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).

17. Somut olayda başvurucu 17/12/2019-23/12/2019 tarihleri arasında gözaltında tutulmuştur. Daha önceki adli raporlarda herhangi bir yara tarif edilmese de başvurucu hakkında düzenlenen 22/12/2019 ve 23/12/2019 tarihli adli muayene raporlarında ellerde bulunan, beş altı gün öncesine ait olan yeşil ve mavi renkli ekimozlardan bahsedilmiştir (bkz. § 2). İlk raporda herhangi bir yara izi tarif edilmediğine göre anılan muayene raporlarında belirtilen yaralar başvurucunun devletin gözetimi ve denetimi altında bulunduğu dönemde gerçekleşmiştir. Ayrıca Adli Tıp Kurumu tarafından tanzim edilen rapordabaşvurucununavuç içindeki ekimozların anlatımlarıyla uyumlu olduğu belirtilmiştir. Bu durumda başvurucunun şikâyeti üzerine yürütülen soruşturmanın başvurucuya karşı kullanılan gücün gerekliliğini ve başvurucunun tutumuyla orantılı olduğunu ortaya koyup koymadığı incelenmelidir.

18. Başvurucunun gözaltı sürecinde kendisine karşı güç kullanılmasını gerektirecek bir tutumunun olduğu ve/veya başvurucuya karşı güç kullanıldığı yönünde kollukça bir tutanak düzenlenmemiştir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda da bu yönde bir açıklama yapılmamıştır. Dolayısıyla başvuruya konu edilen soruşturma, başvurucuya karşı kullanılan gücün gerekliliğini ve başvurucunun tutumuyla orantılı olduğunu ortaya koyamamıştır. Bu sebeple meydana gelen yaralanmadan devlet sorumludur. Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan muamelelerle ilgili değerlendirmelerine göre başvurucunun yaralanmasına neden olan muamele, insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muamele olarak kabul edilebilir (bahsi geçen muamelelerle ilgili ayrıntılı açıklamalar için birçok karar arasından bkz. S.D., §§ 84-88; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, §§ 90-94). Bu durumda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu ihlal edilmiştir.

19. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli; soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103; S.D., §§ 111-114; Veli Saçılık (2) [1. B.], B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).

20. Somut olayda Başsavcılık, haklarında şikâyette bulunulan kolluk görevlilerinin kimliğini tespit etme ve ifadesine başvurma yoluna gitmemiş; başvurucu hakkında gözaltında bulunduğu tarihte düzenlenen adli muayene raporu konusunda da gerekli olmasına rağmen bir değerlendirme yapmamıştır. Başvurucunun verdiği eşkâl bilgileri hakkında bir araştırma yapılmadığı da görülmüştür. Dolayısıyla insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu ihlal edilmiştir.

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

22. Başvurucu Sinan Daniş, ihlalin tespiti ve yeniden soruşturma yapılması yanında 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

23. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa’nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği soruşturmamerciince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek soruşturma sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

24. Öte yandan manevi zararları karşılığında başvurucu Sinan Daniş’e talebine bağlı kalınarak net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvurucu Ahmet Yapici yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvurucu Sinan Daniş yönünden KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının başvurucu Sinan Daniş yönünden İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2019/14241) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucu Sinan Daniş’e net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucu Sinan Daniş’e ÖDENMESİNE, başvurucu Ahmet Yapici’nin yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucu Sinan Daniş’in Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

İnsan Haysiyeti ile Bağdaşmayan Muamele Yasağının İhlaline İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı – Şerif Özbay Başvurusu

Başvuru; mahpusa karşı hukuka aykırı güç kullanılması ve bu olay hakkında ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiası ve bu konu sebebiyle yürütülen disiplin soruşturması kapsamında mahpusa disiplin cezası verilmesine dair şikâyete ilişkindir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

ŞERİF ÖZBAY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/21577)

Karar Tarihi: 12/3/2025

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; mahpusa karşı hukuka aykırı güç kullanılması ve bu olay hakkında ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiası ve bu konu sebebiyle yürütülen disiplin soruşturması kapsamında mahpusa disiplin cezası verilmesine dair şikâyete ilişkindir.

2. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla hakkında yürütülen bir ceza soruşturması kapsamında sulh ceza hâkimliğince verilen tutuklama kararı nedeniyle ceza infaz kurumuna sevk edilmiştir.

3. Başvurucu 5/3/2020 tarihinde, annesiyle gerçekleştirdiği açık görüş sonrasında infaz koruma memuru M.Ç.nin kendisine ve annesine bağırdığını, kendisini ittiğini, bu şekilde kötü muameleye uğradığını belirterek Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. İddiasına göre başvurucu, yaptığı açık görüş sonrasında annesiyle vedalaşırlarken M.Ç. başvurucuyu ve annesini itekleyerek görüşün bittiğini söylemiş; başvurucu yaptığının yanlış olduğunu söyleyince de M.Ç. zor kullanma yetkisi bulunduğunu ifade etmiştir.

4. Olaya ilişkin olarak düzenlenen tutanaktan açık görüşün bitmesine rağmen başvurucunun görüşe devam ettiği, uyarıları dikkate almadığı, bu sebeple hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı anlaşılmıştır.

5. Başvurucunun suç duyurusu üzerine Başsavcılık konuyla ilgili bir ceza soruşturması başlatmıştır. Başsavcılık, müşteki olarak başvurucu ile annesinin, şüpheli olarak M.Ç.nin, tanık olarak da Y.E.Y., M.A. ve G.E.nin ifadelerini almıştır. M.Ç. ifadesinde görüş alanının büyüklüğünden dolayı seslerini duyurmak için bağırmak zorunda olduklarını, kimseyi itmediğini, kimseye hakaret etmediğini belirtmiştir. Başvurucunun annesi ise ifadesinde şüphelinin kendilerini ittiğini, tahrik eder şekilde görüşün bittiğini belirttiğini söylemiştir. Tanıklar, şüphelinin açık görüşün bittiğini belirtirken bağırdığını, başvurucunun M.Ç.ye kendisini itmeye hakkının olmadığını belirtmesi üzerine M.Ç.nin dilerse itebileceğini, zor kullanma yetkisine sahip olduğunu ifade ettiğini beyan etmiştir.

6. Ayrıca başvurucu hakkında olaya ilişkin olarak ceza infaz kurumu tarafından başlatılan disiplin soruşturması neticesinde başvurucunun uyarılara rağmen görüşü zamanında sonlandırmaması sebebiyle bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılmasına karar verilmiş, başvurucunun itirazının infaz hâkimliğince reddedilmesi üzerine karar kesinleşmiştir. M.Ç., hakkında yürütülen disiplin soruşturması kapsamında verdiği ifadede başvurucuyu itmediğini, omzuna dokunarak görüşün bittiğini söylediğini, başvurucunun eylemi itme olarak nitelendirmesi üzerine herkesin omzuna dokunmasına rağmen onun bunu neden itme olarak nitelendirdiğini anlamadığını ifade etmiştir. Başvurucu hakkında idari soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan ve ceza soruşturmasında da tanık olan G.E., M.A. ve Y.E.Y.nin ifadesi alınmıştır. G.E., M.Ç.nin başvurucu ve ailesinin yanından geçerken her iki eliyle başvurucuya ve annesine dokunduğunu gördüğünü, M.A. olayı görmediğini, Y.E.Y. ise soruşturma kapsamındaki ifadesine benzer şekilde beyanda bulunmuştur.

7. Başsavcılık, başvurucuya ve annesine yönelik olarak yaralama fiili işlendiğine dair soyut iddia dışında delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun anılan karara yönelik itirazı sulh ceza hâkimliğince reddedilmiştir. Karar başvurucuya 17/4/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.

8. Başvurucu 3/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

11. Başvurucu; açık görüş esnasında infaz koruma memurunun kendisine ve annesine bağırdığını, kendilerini ittiğini, Başsavcılığın tanık beyanlarını dikkate almadığını, olaya ilişkin olarak disiplin cezası verildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun kötü muameleye uğradığını gösteren nesnel bir delil bulunmadığı, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda başvurucu hakkında usul yükümlülüğüne ait gereklerin özenle yerine getirildiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı ihlal iddialarını yinelemiştir.

12. Başvuruda öncelikle başvurucunun infaz koruma memurunun davranışına ve bu konuda yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliğine ilişkin şikâyeti Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenecek, sonrasında disiplin cezasıyla ilgili şikâyeti değerlendirilecektir.

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. İnsan onurunun korunması amacıyla Anayasa’nın 17. maddesinin ilk fıkrasında maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı güvence altına alınmış; aynı maddenin üçüncü fıkrasıyla da kişilere işkence ve eziyet yapılması, kişilerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulması yasaklanmıştır. Bu yasak için herhangi bir istisnanın kabul edilmemesi ve Anayasa’nın 15. maddesinde savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde de maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağının ifade edilmesi, yasağın mutlak niteliğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yasak, tüm kötü muamele durumlarını kapsamaz. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi, asgari bir ağırlık derecesine (ciddiyet seviyesine) ulaşmasına bağlıdır. Asgari ağırlık derecesine ulaşılıp ulaşılmadığı, görecelidir ve somut olayın koşullarının değerlendirilmesiyle belirlenir. Yapılacak değerlendirmede muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi etkenler önem taşır. Bu etkenlere ardındaki kasıt veya saik ile birlikte muamelenin amacı da eklenebilir. Ayrıca gerilimin ve duyguların yükseldiği atmosfer gibi muamelenin yapıldığı bağlam da dikkate alınması gereken diğer bir etkendir (Cezmi Demir ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 83; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 72, 74, 75; K.K. [GK], B. No: 2020/34532, 29/5/2024, § 26).

15. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin, tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları, kişi üzerindeki etkisi ne olursa olsun ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder. Kesin gerekli olduğu hâllerde de güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 81; K.K., § 27).

16. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasıyla yasaklanan muamelelerin varlığına ilişkin iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. Bu delillerin değerlendirilmesinde ise sözü edilen delillerin iddiayı makul şüphenin ötesinde ispat edip etmediği gözetilmelidir. Bununla birlikte yeterince ciddi, açık ve tutarlı emareler ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karineler de iddianın ispatı için yeterli kanıt teşkil edebilir (K.K., § 28; bazı değişikliklerle birlikte bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, § 95; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 83).

17. Kişinin gözaltı veya tutukluluk gibi devletin kontrolü altında bulunduğu sırada yaralanması hâlinde yetkili makamlar, bu olaya ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirmekle yükümlüdür (S.D. [1. B.], B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek [1. B.], B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95) zira bu tür olayların gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgiler çoğunlukla yetkili makamların erişimindedir (Ferit Kurt ve diğerleri [2. B.], B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).

18. Somut olayda başvurucu, hakkında şikâyette bulunduğu infaz koruma memurunun kendisini ittiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun annesi bu iddiayı doğrulamış, tanıklar Y.E.Y., M.A. ve G.E. de M.Ç.nin açık görüşün bittiğini belirtirken bağırdığını, başvurucunun M.Ç.ye kendisini itmeye hakkı olmadığını belirtmesi üzerine M.Ç.nin dilerse itebileceğini, zor kullanma yetkisine sahip olduğunu söylediğini beyan etmiştir. Buna göre M.Ç. itmek suretiyle başvurucuya karşı fiziki güç kullanmıştır. M.Ç. ceza soruşturması kapsamında alınan ifadesinde itmesini kabul etmemiş, başvurucu hakkında yürütülen disiplin soruşturması kapsamında verdiği ifadesinde ise başvurucunun omzuna dokunarak görüşün bittiğini söylediğini beyan etmiştir. Bununla birlikte M.Ç. başvurucunun kendisine karşı güç kullanılmasını gerektirecek bir tutumundan söz etmemiştir. Başsavcılık da güç kullanımının gerekliliği ve orantılılığı hakkında bir değerlendirme yapmamış ve başvurucunun iddiasını soyut olarak nitelendirmiştir. Dolayısıyla başvurucu hakkında yürütülen soruşturma başvurucuya karşı kullanılan gücün gerekliliğini ve orantılılığını ortaya koyamamıştır. Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan muamelelerle ilgili değerlendirmelerine göre başvurucunun uğradığı muamele, insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir muamele olarak kabul edilebilir (bahsi geçen muamelelerle ilgili ayrıntılı açıklamalar için birçok karar arasından bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 84-91; S.D., §§ 84-88). Bu durumda insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu ihlal edilmiştir.

19. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bireyin bir devlet görevlisinin hukuka aykırı ve Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir iddiası hakkındaetkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturmayı yürüten kişiler olaya karışan kişilerden bağımsız olmalı, soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olmalı, mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli vesoruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Tahir Canan [1. B.], B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25; Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 111, 112, 114-117; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103). Ayrıca soruşturma sonunda verilen karar, kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığıyla ilgili bir değerlendirme içermelidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Cebrail Bektaş ve Yüksel Şahin [2. B.], B. No: 2015/4787, 25/9/2019, § 64).

20. Somut olayda başvurucunun annesi ile diğer tanıkların ifadelerine rağmen Başsavcılığın başvurucunun iddialarının soyut olduğundan bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiği görülmüştür. Başsavcılığın konuya ilişkin tanıklığına başvurduğu kişilerin anlatımlarına neden itibar etmediğine yönelik bir açıklaması da yoktur. Bu bakımdan Başsavcılık, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmış ve temelden yoksun sonuca varmıştır. Bu durumda insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu ihlal edilmiştir.

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

22. Başvurucu, kendisine verilen disiplin cezasından yakınsa da işbu başvuruyu disiplin soruşturmasına dayalı olarak yürütülen hukuki süreç üzerine değil şikâyeti hakkında yürütülen ceza soruşturması üzerine yapmıştır. Ayrıca başvurudaki temel mesele başvurucuya karşı kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığı ile bu konuda yürütülen ceza soruşturmasının etkililiğidir ve zaten incelenmiştir. Bu nedenle başvurucunun disiplin cezasıyla ilgili şikâyeti hakkında ayrı bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

III. GİDERİM

23. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması ve 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

24. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa’nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği soruşturmamerciince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek soruşturma sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

25. İnsan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlali nedeniyle başvurucuya talebiyle bağlı kalınarak net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2020/5720) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.